Şekere alternatif olarak üretilen, aynı miktardaki şekerden daha tatlı olan ve daha az enerji içeren maddelere “tatlandırıcı” adı veriliyor. Kullanımlarının insan sağlığı üzerindeki etkileri hakkında birçok görüş bulunuyor. Ancak sağlığı olumsuz etkilemeyecek standartların belirlenmesi ile güvenli kullanım alanı kazanan tatlandırıcılar, kalori ihtiyacını dengelemek için yaygın olarak kullanılıyor.
Şeker yerine geçen ve tatlı tadı sağlayan bu yapay, besin değeri olmayan tatlandırıcılar, ağırlık denetimini ve kan glukoz seviyesini kontrol etmek ve diş çürümelerini önlemek için kullanılmaktadır. Bu ürünler şişmanlık ve diyabetin denetimi için de tercih edilmektedir.
Tatlandırıcılar; düşük kalorili içecekler, kuru karışımlar, sakızlar, jelatinler, tatlı miksleri, pudingler ve dolgular, donmuş tatlılar, bazı yoğurtlar, vitamin destekleri, öksürük şuruplarında kullanılıyor. Ayrıca şekerleme, bisküvi, kahvaltı gevrekleri, çikolatalar, naneli şekerler, meyveli içecekler, düşük kalorili besinler, baklava, reçel, helva, sütlü tatlılar, konserve bezelyeler, gazlı içecekler, sakızlar, meyveli yoğurtlar, dondurmalar, diyabet ürünleri ve sporcu içecekleri de tatlandırıcı içerebiliyorlar.
Kilo kontrolü yapanlar, zayıflama diyeti yapanlar ve tabii ki diyabetliler. Tatlandırıcıların ve tatlandırıcı içeren ürünlerin kullanımı, ağırlık kaybı programlarında, özellikle tatlı tada ve tatlıya düşkün olan bireyler için son derece kolaylık sağlıyor. Yapılan çalışmalar, ağırlık kaybı programlarında ve sonrasında tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren ürünleri kullananların daha kolay zayıfladığını ve program sonrasında ağırlıklarını daha rahat koruyabildiklerini gösteriyor.
Pek çok bilim insanı tarafından gerçekleştirilen bilimsel çalışmalar ve Avrupa Gıda Güvenliği Kurulu (EFSA) tarafından tatlandırıcıların insanlar için güvenli olduğu kararına varıldı. Tatlandırıcılar sadece erişkinler için değil, bebekler, çocuklar ve hamile kadınlar için de güvenli kabul ediliyor. 1965 yılında keşfedilen ve kullanımı Birleşik Devletler Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından 1981 yılında onaylanan Aspartamın yiyecek ve içecek ürünlerinde kullanılmasına tüm dünyada 100′den fazla ülkede izin verilmiştir. Birleşik Devletler Gıda ve İlaç İdaresi’ne ek olarak, Aspartamın güvenliği konusundaki araştırmalar gözden geçirilmiş ve tatlandırıcının, tüm dünyada, aralarında FAO/WHO Gıda Katkı Maddeleri Ortak Uzman Komitesi (JECFA), Avrupa Gıda Güvenlik Kurumu (EFSA) ve Agence Française de Sécurité Sanitaire des Aliments (Fransız Gıda Güvenlik Dairesi – AFSSA) de bulunan diğer düzenleyici organlar tarafından güvenli olduğuna karar verilmiştir.
Aspartam: 1965’te bulunan Aspartam sofra şekerinden 200 kat daha tatlıdır. Aminoasitler protein yapısını oluştururken, aspartik asit ve fenilalanin öyle bir şekilde bir araya getirilmiştir ki tatlı olarak algılanıyor. Bu iki aminoasit et, yağsız süt, meyve ve sebzelerde doğal olarak bulunuyor. Sindirildiğinde vücudumuz onlara diğer aminoasitler gibi muamele ediyor. Isıtma ile yapısı değiştiğinden, pişirme gerektirmeyen besinlerde kullanılıyor. Pudingler, jelatinler, dondurulmuş tatlılar, sıcak kakao karışımları, toz halindeki içecekler, çaylar, naneli nefes açıcılar, sakızlar ve sofrada kullanılan tatlandırıcılar gibi ürünlerde bulunuyor.
Sakarin: 1879'da bulundu. Yaklaşık 100 yıldır kalorisiz tatlandırıcı olarak kullanılıyor. Üzümde doğal olarak bulunan bir maddeden üretiliyor. Sofra şekerinden 300 kat daha tatlıdır. 20 mg Sakarin 1 tatlı kaşığı sofra şekeri ile aynı tatlılığı verir. Vücut parçalayamadığı için, Sakarin enerji sağlamaz, idrarla atılıyor. Sakarin ısıtıldığı zaman tatlı tadını muhafaza eder. Bu yüzden pişmesi gereken besinlerde kullanılıyor.
Asesulfam K: 1967’de bulunan Asesulfam K beyaz renkte, kokusuz, kristal yapıda bir tatlandırıcı. Kalori sağlamıyor. Sakarin gibi Asesulfam K’da vücut tarafından parçalanamaz ve idrarda değişikliğe uğramadan atılır. Şekerden 200 kat daha tatlı. Bazı besinlerde yüksek konsantrasyonlarda kullanıldığında ağızda hafif bir tat bırakabiliyor. Bu yüzden diğer tatlandırıcılar ile enerji vermeyen ve enerji veren tatlandırıcılar sıklıkla birlikte kullanılıyor. Asesulfam K ısıtıldığında yapısı değişmediğinden pişirme gerektirecek besinlerde kullanılabiliyor. Şeker gibi hacim oluşturmadığından bazı yemek tariflerinde kullanılmıyor.
Sukraloz: 1991 yılında Kanada tarafından kullanım izni verilen Sukraloz en son çıkan tatlandırıcı olarak biliniyor. Şekerden 600 kat daha tatlı ve ısıya dayanıklıdır. Metalik tat içermiyor. Her türlü ısıl işleme uğrayabiliyor ve yapısı bozulmuyor. Tadı şekere en yakın tatlandırıcı olarak biliniyor. Sağlık açısından değerlendirildiğinde enerji vermeyen tatlandırıcılarla hazırlanmış yiyeceklerin ve içeceklerin tüketilmesinin herhangi bir sakıncası olmadığı belirtiliyor.
Stevia: Stevia bitkisinin yoğun tadını veren bileşenleri olan steviol glikozitleri, şekerden 200 ila 300 kat daha tatlıdır. Saf steviol glikozitlerinin güvenliliği, metabolizması ve alımı ile ilgili çalışmaların tümü çocuk, hamile ve emziren kadınlar dahil olmak üzere tüm popülasyonlardaki güvenliliği göstermiştir. Steviol glikozitleri, stevia yapraklarından vanilya, nane ve tarçın gibi diğer doğal ürünlerle benzer işlemlerden geçirilerek elde edilir. FAO/WHO Gıda Katkı Maddeleri Ortak Uzman Komitesi (JECFA) mevcut bütün bilimsel veriler üzerinde kapsamlı bir bilimsel inceleme yürütmüş ve stevialı tatlandırıcıların gıda ve içeceklerde kullanımının güvenli olduğu sonucuna varmıştır.
Acesulfame (E 950)
Aspartam (E 951)
Aspartam-Acesulfam-Tuz (E 962)
Siklamat (E 952)
Neohesperidine (E 959)
Neotame (E 961)
Sakarin (E 954)
Sucralose (E 955)
Steviosid (E 960)
Thaumatin (E 957)